Maya vakfı deprem felaketlerinin travmatik etkilerini azaltmak için çalışıyor 


Odağına travmatik deneyimlere maruz kalmış ve ruh sağlığı hizmetlerine erişimi kısıtlı çocukları alan Maya Vakfı, Türkiye’de 6 Şubat ve ardından meydana gelen yıkıcı depremler sonrası, Afet ve Acil Durumlar Programı ile yaklaşık 6000 kişinin hayatına dokunuyor. Maya Vakfı, birden fazla depremin yaşandığı bölgede afetten etkilenenlerin maruz kaldığı travmatik etkileri azaltmak adına Hatay ve Şanlıurfa başta olmak üzere orta ve uzun vadeli psikososyal destek çalışmalarını sürdürüyor.

Şiddetli ve yıkıcı afetlerin yaşandığı deprem bölgesi için ilk günlerde hızla aksiyon alan Maya Vakfı, temel yaşam gereksinimlerinin karşılanmasının ardından Afet ve Acil Durumlar Programı ile psikososyal destek hizmetlerini başlattı. Maya Vakfı, oluşturulan mobil ekiplerle 6 Şubat depremlerinden sonraki ilk üç aya kadar akut müdahalelerde bulunurken, içinde bulunduğumuz altı aylık süre için depremden etkilenenlerin orta ve uzun vadeli psikososyal destek çalışmalarına ve psikoterapi seanslarına erişimi için çalışıyor. Bireylerin psikolojik dayanıklılıklarını artırmaya ve iyileşme becerilerini geliştirmeye yönelik ruh sağlığı hizmetleri sağlayan Maya Vakfı, gönüllü psikolog ve psikiyatristlerin bulunduğu ekipleriyle aktif olarak Şanlıurfa ve Hatay’da çocuklar başta olmak üzere bakım verenlerin ve aynı zamanda ön safhalarda çalışan STK gönüllülerinin ikincil travma ile baş edebilmelerine yönelik çalışıyor. Grup ve bireysel terapiler, Project Lift ile sanat temelli psikolojik destek çalışmaları ve çocuk koruma hizmetleri gibi doğru ve sağlıklı müdahaleler ile depremin travmatik etkilerinin azaltılması hedefleniyor. Maya Vakfı, kişilerin travmatik durumlarla baş edebilme becerisini ele alan ve hazırlıklı olmalarını sağlayan Afet ve Acil Durumlar Programı sayesinde bölgede hala yaklaşık 6000 kişinin hayatına dokunmaya devam ederken çalışmalarını 2 yıl boyunca sürdürmeyi planlıyor.

 

Travmatik Etkileri Azaltma Çalışmaları 2 Yıl Olarak Planlanıyor

 

6 Şubat 2023 tarihiyle başlayan, 11 ilin ve ortalama 15 milyon kişinin öncelikli olarak etkilendiği depremler, temel ihtiyaçların yanı sıra toplumun refahı ve bireylerin dayanıklılığı için travmayla başa çıkma becerilerini geliştirme ve psikososyal destek ihtiyacını doğurdu. Çocuklar, art arda gelen deprem ve sel felaketlerinde ciddi bir travmatik yaşam deneyimiyle karşı karşıya kaldı. Bu ihtiyaç doğrultusunda özellikle travmaya maruz kalmış ve ruh sağlığı hizmetlerine erişimi kısıtlı 5-24 yaş arası çocuk ve gençleri merkezine alan Maya Vakfı, böylesine yıkıcı bir depremin ardından faaliyetlerindeki dört ana modelden biri olan Afet ve Acil Durumlar Programı’nı hızla hayata geçirerek deprem bölgelerine ulaştı. Afetlerden etkilenen çocuk, genç ve bakım verenlere psikososyal destek hizmeti sunan bu program, 2 yıl boyunca bölgede sağlıklı müdahaleler ve doğru eğitimler ile travmatik etkileri en aza indirmeyi hedefliyor. Maya Vakfı’nın sosyal hizmet uzmanı, vaka görevlisi, program yöneticisi, psikolog ve psikiyatristlerinden oluşan gönüllü ekibi, sanat temelli psikososyal destek hizmetleri (Project Lift), bireysel ve grup terapi seansları, ebeveyn oturumları ve çocuk koruma hizmetleriyle ilk günden itibaren sahada afetten etkilenenlerin yanında. Aktif olarak Şanlıurfa’da çalışmalara devam eden Maya Vakfı gönüllüleri, aynı zamanda Hatay’da yeni gruplar için bir destek sahası daha açıyor.

Eşitsizlikler, Afet ve Acil Durumlarda İyice Derinleşiyor

Sahadaki ulusal ve uluslararası kuruluşların ihtiyaç değerlendirmelerine göre dezavantajlı bireyler, temel ihtiyaçlara erişimde yaşadıkları zorlukların yanı sıra, ciddi bir ayrımcılığa ve şiddete maruz kalıyor. Son yaşanan depremlerin de gösterdiği üzere afet ve acil durumların tümünde kırılgan nüfusun daha fazla etkilendiğini ve eşitsizliklerin iyice belirginleştiğini vurgulayan Maya Vakfı gönüllü psikologlarından Lal Uzun ve Melisa Varol, özellikle toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklanan eşitsizliklerin daha da dikkat çektiğini belirtiyor. Uzun ve Varol, “Örneğin, sıcak suya erişimin az olması, hijyen ürünlerinin kısıtlılığı, fiziksel mahremiyetin korunamaması gibi sebeplerle kadın ve kız çocukları, erkeklere kıyasla genellikle daha da zorlanıyor. Aynı zamanda kadınlar, yine toplumsal cinsiyet rolleri dolayısıyla yaşadıkları yerde hem aile hem de çocuk bakımını daha çok üstleniyor, bu sebeple kronik yorgunluk yaşayabiliyorlar. Son olarak farklı kültüre ve topluma mensup kişiler arasında ayrımcılık, ötekileştirilme gibi problemlere de sıkça rastlıyoruz.” açıklamalarında bulunuyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir